Psikanaliz ve Psikanalitik Terapiler

Psikanaliz ve Psikanalitik Terapiler

Bu dosyada psikanaliz ve psikanalitik psikoterapi sorununu tartışırken, kurumsal bir bakış açısından çok, yani kim psikanalitik psikoterapi yapabilir sorusuna bi r yanıt vermeyi amaçlamadan, konuyu klinik bağlamda ele almayı yeğledik. Ama bu da bu sorunun kurumsal bir boyutunun varolmadığı anlamına gelmez.Analist hastasıyla ne tür bir çalışma yürütürse yürütsün, klasik psikanaliz onun vazgeçilmez ölçüsüdür. Analist narsisistik ve kimliğe ilişkin sorunsallarda, yüz yüze bir ilişki içinde gerçekleştirilen psikoterapiyi tercih ederken, çerçevede bazı düzenlemeler yapar.Ama her türlü düzenlemenin ölçüsü de klasik analizdir. Analist kendi analizini divanda yapmış ve eğitim sürecinde hastalarını divanda görmüştür. Böylelikle analitik çerçeveyi içselleştirebilmiştir. Bu içsel çerçeve bir pusula işlevi görür ve analistin psikoterapi bağlamında, hastanın gereksinmelerine en uygun düzenlemeleri yaparken, analitik tekniğin göreceleştirilmesini engeller. 


Konuya bu açıdan baktığımızda, psikanalitik psikoterapinin bir analist tarafından yapılması zorunluluğu doğar. Nitekim psikanalizle psikoterapi arasında bir kıyaslama yapmak veya birincisinin ikincisinden daha değerli veya prestijli olduğunu iddia etmek söz konusu değildir. Burada deneyimli ve öğrenmeye açık bir analist olarak, hastanın gereksinmelerine en uygun çerçeveyi sunmak önemlidir. 


Psikanalitik literatürde narsisistik ve kimliğe ilişkin acıların ön planda olduğu durumlarda, yüz yüze bir psikoterapi ilişkisinin hastaya görsel bir dayanak sağladığı konusunda fikir birliği vardır. Böyle bir dayanak sayesinde, hastanın bilinçdışı fantezileri ruhsal işleyişini allak bullak edemez. René Roussillon bu tür bir ilişkide, mimiki jest ve duygulanımlardan geçen psikanalitik diyalogun, sözel dilin gelişmesinden evvel oluşan ruhsal deneyimlere yer verebildiğini ileri sürer. Diğer bir deyişle bu bedensel diyalog, kapsayan (Bion) veya ruhsal bir zarf (Dider Anzieu) işlevi görür. Klasik analizde tüm çalışma dilden geçtiği için, daha ilkel ifade tarzları analitik çerçeve tarafından kapsanamazlar. Bu iletişim tarzları kapsanamadıklarında, analizanın eyleme geçtiğini veya somatik yolla bir boşalıma başvurduğunu gözlemleriz. 


Bu tür hastalarla divanda çalışıldığında, söylemin giderek çözülmeye başladığını, hastanın koptuğunu ve ilişkiden çekildiğini gözlemleyebiliriz. Yani analiste hitap eden söz karşılık bulamadığında, hasta kendine çekilir. Analiz seansında yaşanan bu güçlükler, hastanın kendi tarihinde ötekinin ruhsal olarak varolamamış olduğunu düşündürür. Yaşamın başlangıcında anneyle olan ilişkisinde, donuk, ifadesiz bir yüzle ve orada onun için varolamayan biriyle karşılaşmıştır. Winnicott bebeğin annesinin yüzüne baktığında, normal olarak kendisini gördüğünü belirtir. Anne bebeğe baktığında, annenin yüzünün ifade ettiği ie bebekte ne gördüğüyle bağlantılıdır. Bu bağlamda, hastanın sözelden geçmeyen iletişim tarzlarını karşılamak, kapsamak ve onları simgeleştirmek hastaya tutunacağı bir yeri sağlar. Yüz yüze ilişkide analistin yüzü, bedeni kadar, ruhsal işleyişi de analizanın duygulanımlarını kapsayan bir ayna işlevi görür.


Elda Abrevaya 


 


içindekiler


sunuş  Talat Parman

önsöz - Elda Abrevaya

psikanaliz ve psikoterapi - Elda Abrevaya

psikanaliz ve psikanalitik psikoterapiler - Talat Parman

psikosomatik hastalarla yüz yüze psikanaliz çalışması - Tevfıka Tunaboylu-İkiz

psikanalitik psikodrama - Talat Parman

psikanalitik tedavide yeni yollar - Sigmund Freud / Çeviren: Neslihan Zabcı

dosya ötesi


freud'un "melankolisi" - Vehbi Keser

günümüz psikopatolojilerine günümüz söylemi bağlamında lacancı bir bakış - Özge Ersen

tarihten bir yaprak: bergasse 19 freud ve togan, iki komşu, iki kader, iki hayat görüşü - Inanç Atılgan

ingilizce özetler 


haberler-duyurular

}