Söyleşiler Elda Abrevaya

Hazırlayanlar: Barış Özgen Şensoy, İlker Özyıldırım

 

Söyleşi Soruları

 

Aşağıda toplumsal düzeyde gerçekleşen 'olağanüstü' durumlara ve travmatik yaşantılara psikanalitik bağlamda nasıl yaklaşılabileceğine ve etkilerinin ne şekilde anlaşılabileceğine yönelik bazı sorular hazırlanmıştır. Soruları deneyimlerinize dayanarak olabildiğince genel ve soyut biçimde yanıtlamanızı tercih etmekteyiz.

 

  1. Toplumsal düzeyde gerçekleşen travmatik etkileri bireysel düzeyde düşünürken ve daha çok hangi kuramsal kavramsallaştırmalardan yararlanmaktasınız?

 

  1. Toplumsal düzeyde gerçekleşen 'olağanüstü' durumların analitik çerçeve üzerine ne tür yansımaları olmaktadır; bu yansımalar karşısında genel olarak nasıl bir anlayış ve tutum geliştirmektesiniz?

 

  1. Toplumsal düzeyde gerçekleşen travmatik olayları takip eden süreçlerde dayanışma ve gönüllülük vurgusu taşıyan, ve bazen ücretsiz, psikanalitik çalışmalar yapılabilmektedir. Böylesi bir bağlam içinde gelişen çalışmaların analitik sürece, aktarım karşı aktarım dinamiklerine yansımalarına dair gözlemleriniz nelerdir?

 

  1. Toplumsal düzeyde gerçekleşen 'olağanüstü' durumların ve travmatik etkilerin içinden geçerken bu yaşantıların analitik 'duyum', 'duruş' ve 'tutumlarınızda' ne gibi etkileri olmaktadır?

 

  1. Toplumsal düzeyde gerçekleşen travmatik olaylar bağlamında ruhsal gerçeklik ve dış gerçeklik, düşlem ve gerçek, aktarım ve hakikat çiftlerinin ilintileri ekseninde yeniden düşündüğünüz ve değerlendirdiğiniz noktalar olmakta mıdır?

 

 

ELDA ABREVAYA: "Olağanüstü hallerde de analist olarak çalışmaya devam edebilmeliyiz, yani ruhsal çerçeveyi her zaman sıkı tutabilmeliyiz."

 

 1.

Bir psikanalist olarak toplumsal düzeyde gerçekleşen travmatik bir olayın öznenin ruhsallığı üzerindeki etkilerini anlamak için başvurduğumuz kavramsal çerçeve  (Freud, Melanie Klein, Winnicott, Bion, Rosenfeld, Ogden, Lacan gibi..) farklı değildir. Kullandığımız bu kuramlar ruhsal gerçekliği anlamaya yöneliktir. Tıpkı psikanalitik kliniğin içindeki farklı alanlara dair özgül çalışmaları olan analistlerin bulunduğu gibi, toplumsal travmalarla çalışan analistlerin de araştırmaları önemlidir.

Örneğin, Yolanda Gampel II. Dünya Savaşı sırasında yürütülen Yahudi Soykırımı sonrası, özellikle toplama kamplarından kurtulmayı başarıp İsrail’de yeni bir yaşam kuranların kendi çocuklarına travmatik yaşantılarına dair hiçbir şey söyleyemedikleri, anlatamadıkları için bu sessizliklerinin ne ölçüde kuşaktan kuşağa “radyoaktif” bir etki yarattığını inceler. Yolanda Gampel “radioaktif” metaforunu Nazi toplama kamplarından kurtulanların sessizliklerinin ruhsallığın içinde ne denli yıkıcı niteliklere sahip olduğunu göstermek için kullanır. Üstelik tasarımlanamaz, dile dökülemez, anımsanamaz olan bu dehşet durumu daha genç kuşaklara iletmiş olur. Diğer bir deyişle, kollektif travmalarla çalışırken  temel kuramsal referanslarımızın yanı sıra, bu tip incelemelere de başvururuz. 

 

 2.

Olağanüstü hallerde de analist olarak çalışmaya devam edebilmeliyiz, yani ruhsal çerçeveyi her zaman sıkı tutabilmeliyiz. Elbette bu olağanüstü hallere bağlı olarak bazı anlar analistin özellikle empatisini, duyarlılığını ve esnekliğini gerektirir. O anda toplumsal durumun bizzat yarattığı dinamikleri veya neden olduğu ruhsal etkileri kapsamak ve bir süreliğine hastanın ortaya çıkan ihtiyaçlarına uyum sağlamak zorunlu olabilir.

 

 3.

Toplumsal düzeyde gerçekleşen travmatik olayların sonrasında, ücretsiz bir analitik çalışma yapılabilir. Analist olarak çalışmak analitik çerçeveyi içselleştirmiş olmaya karşılık gelir. İçselleştirilmiş çerçeve analistin her zaman çalışmasının pusulasını oluşturur. Gönüllü olarak yapılan bir çalışmada da analist her zamanki etik kuralları ve titizliğini koruyabilmelidir.

Danışan kişinin koşulları düşük veya normal bir ücret ödemeye uygunsa, verilen bu hizmetin karşılığında ücretin devreye girmesi önemli olur. İlk aşamada travmanın kişide yarattığı krizi veya şoku aşmaya yönelik kısa vadeli psikoterapiler yapıldığında, bunlar ücretsiz gerçekleşebilir.  Fakat uzun vadeli olanlarda, aktarım, karşı aktarım süreçleri açısından, ücretin devreye girmesi tercih edilir. Buna en çok danışan veya hastanın hakkı vardır.

 

 4.

Analist toplumun içinde yaşayan biri olarak toplumsal sahnede yer alan travmatik olaylara kayıtsız kalamaz, bunların yarattığı korku, kaygı ve üzüntüden muaf değildir. Ama kendi iç dünyasını analiz edebilen biri olmasının ona sağladığı bir donanımla dışsal gerçekliğe yaklaşabilmesi bir fark yaratır. Travmatik olayın yarattığı üzüntü, kaygı ve korku gibi duygulardan payını almakla beraber,  her günkü işine, yani hastalarına terapötik olarak yardımcı olmaya devam edebilmek kendi sıkıntılarını aşmakta da etkili olur.

 

 5.

Analist süreğen bir araştırma ve kendini analiz eden bir çaba içindedir. Ruhsal gerçekliğe dair bu uğraşısı sadece toplumsal düzeydeki travmalara özgü değildir, hep daimdir.

 

 

* Psikanaliz Yazıları’nın Bireysel ve Toplumsal Travmalar I başlıklı 34. sayısında yayınlanan bu söyleşilere katkı sunanlara ve bize bu paylaşım olanağını yaratan Psikanaliz Yazıları Yayın Kurulu ve Bağlam Yayınları’na teşekkür ederiz.