Şiddet ve Şiddetin İletimi

Şiddet ve Şiddetin İletimi

Önsöz

Psikanalizin şiddet olgusunu tartışmasını yalnızca Freud’un ikinci yerleştirmeyle ortaya attığı ölüm dürtüsünden yola çıkarak ele almak eksik bir yaklaşım olacaktır. O nedenle birçok psikanalist birbirinden farklı bağlamlarda şiddetin ruhsallıktaki yerini ele almaya çalışmışlardır. Örneğin Jean Bergeret, dürtüsel yapılanmanın ortaya çıkışının bile öncesinde yer alan bir temel şiddet “içgüdüsünden” söz etmiş, Piera Aulagnier ise birincil ve ikincil şiddet ayırımını yararlı ve dahası gerekli olan ile zararlı ve yıkıcı olan arasında  yapmıştır.

Öte yandan şiddetin yanı sıra onun iletimini de ele almak söz konusu olduğunda farklı bir düzeye, yani toplumsal olana da geçmek gerekmektedir. Çünkü iletim denildiğinde kuşaklar ve dolayısıyla bireysel olduğu kadar ailesel ve toplumsal yapılar ve onların tarihi de söz konusu olmaktadır.

O nedenle Psikanaliz Yazıları’nın şiddet ve şiddetin iletimi dosyası belki şimdiye dek hiç olmadığı kadar zorlu ve tartışma açacak yazılardan oluştu. Bu yazıların yazılması kadar, redaksiyonu ve yayınlanması da psikanalitik kuramın yanı sıra psikanalitik etiğe de gönderme yapan bir çalışmayı gerekli kıldı. Jean-Claude Stoloff psikanalitik etiği “bir bilme etiği” olarak ele alır. Ona göre psikanalitik etik ancak “anti-narsisistik olarak tanımlanabilir, zira her türlü doyum, coşku ve hazla donanmış olsa da, hedefi bir yetke ve güç açlığını doyurmak değildir, çünkü bu etik bilenin karşı karşıya kaldığı, olguların hükmünün zorunlu kıldığı kaçınılmaz yaralardan korkmaz.”     

Öyleyse psikanalist bir yandan bilme dürtüsünü, diğer bir deyişle her şeyi sorgulama ve her şeye şüpheyle yaklaşma eğilimini canlı tutmalı ama öte yandan olguların, yani gerçekliğin yadsınamazlığınının onda yaratabileceği yaralanmalara da hazırlıklı olmalıdır. Ancak, dış gerçeklikle, hakikat olarak adlandırdığımız iç gerçeklik arasındaki bu diyalektik gidiş geliş psikanalisti her zaman huzursuz edecektir. Sigmund Freud uygarlığın huzursuzluğundan söz etmişti. Uygarlığın yarattıklarını hemen her alanda, bireysel  olduğu kadar toplumsal olarak da sorgulayan psikanalistin bu huzursuzluktan payına hayli yüklü bir miktar düştüğünü söylemek yanlış olmayacaktır. Psikanalitik çalışması sırasında huzursuzluğu göğüsleyemeyen bir psikanalist, hiç kuşkusuz meslektaşları için huzursuzluk kaynağı haline gelir. Psikanalistlerin hemen her zaman başka psikanalistlerle, bir grup veya dernek içinde hep birlikte çalışmalarının nedenlerinden biri ve dahası en önemli yararı da budur. Çünkü narsisistik tuzaklardan bizi her zaman ötekiler kurtarır.   

Bu yazılar bazı okurlara huzur verebileceği gibi kimi okurlara da huzursuzluk verebilir. Ancak huzursuzluğa karşı okuru şimdiden uyarıyor ve her zaman her şeyi sorgulamanın gerekli olduğunu ve bilme arzusunun mutlak nesnesine hiçbir zaman erişemeyeceğini yeniden vurgulamak istiyoruz.

Talat Parman

 

içindekiler

  • sunuş - Talat Parman
  • önsöz - Talat Parman
  • kökenlerdeki Şiddet - Talat Parman
  • aiskhülos'un Orestesia üçlemesi üzerinden ayrılıklar, şiddet ve iletimi - Ali Algın Köşkdere
  • acının toplumsal ve politik olarak şiddetli yüzü - Yolanda Gampel / Çeviren: Evrem Tilki
  • ülkesel ve kültürel kopuşlar sırasında büyükanne ve büyükbabaların iletiminin narsisize ve politize edici etkileri - Janine Altounian / Çeviren: Özen Alemdar
  • baba oğul ilişkisinde şiddetin iletimi - Talat Parman

dosya ötesi

  • psikanalistin tedavi süreci üzerindeki eylemi - Bernard Penot / Çevirenler: Pınar Arslantürk-Talat Parman
  • psikanalizde ve Woody Allen filmlerinde mizah - Iséee Bernateau / Çeviren: Orçun Türkay
  • kendi sesini bulmak - Nergis Güleç

ingilizce özetler

etkinlik duyuruları