
Psikanaliz Aynasında Hayvan
İnsanın hayvanı nerede konumlandırdığı ve onunla nasıl ilişkilendiği düşünce tarihinin en sık sorularından biri olmuştur. Hayvan olmak nedir, insan olmak nedir? İnsan bir hayvan mıdır; bir hayvan olarak insan hiyerarşik ve tamamlayıcı bir düzlemde mi yer alır; insanlık hayvanlığın en yüksek mertebesi midir; o halde hayvan insan olmak için neyi kaybeder, neyi kazanır; hayvan ve insan kutuplu karşıtlar mıdır; hayvanın doğası, insanın uygarlığı mı vardır? Hayvanın bilinçdışı, temsil dünyası var mıdır; hayvan konuşur mu, konuşuyorsa dili var mıdır?
Felsefe gibi hakikati, özellikle var oluşumuz ve bunu sürdürme şeklimiz hakkındaki hakikati arayan psikanalizin de zaman zaman benzer soruları sorması bu yüzden şaşırtıcı değildir. Örneğin Freud, “Psikanalizin Bir Güçlüğü” makalesinde, insanlığın evrensel narsisizminin üç büyük incinmeye uğradığını yazdığında, insan türünün merkeziliği yanılsamasını sorgular. Freud’a göre ilk incinme, Kopernik’in dünyanın hem güneşten küçük hem de onun etrafında döndüğünü keşfetmesinin ve dünyanın evrenin merkezi olarak görülemeyeceğini ilan etmesinin evrensel olarak tanınmasıyla oluşur, ki bu kozmolojik incinmedir. İkinci sırada, kültürel evrim sürecinde, kendisini hayvansal yaratıkların efendisi ilan eden ve bu kendini beğenmişliği ile hayvan larla arasına gittikçe daha fazla mesafe koyan insanlığa, aslında insanın hayvandan farklı ya da üstün olmadığını ve hatta hayvanlarla bir akrabalık bağı taşıdığını kanıtlayan Darwin’in evrim teorisi sonucu oluşan insanlığın narsisizminin ikinci incinmesi, biyolojik incinmesi gelir. Ardından kendi otoanaliziyle rüyalarının kendisi hakkında, kendisin den daha çok şey bildiğini kabul eden Freud’un, ruhsallıkta cinselliğin önemi ve ruhsal yasamın bilinçdısı niteliği savlarını öne sürmesiyle,“dışarıda küçük düşse bile ruhunda kendisini egemen” hisseden insan benliğinin aslında, kendi evinin bile efendisi olmadığını belirterek yarattığı psikolojik incinme gelir. Böylelikle psikanaliz, narsisistik insanlığın tümgüçlü olma fantezisinde üçüncü büyük incinmeye yol açarak, insan öznesini kökten bir şekilde merkezsizleştirdiği ve hiyerar şik bölünme yanılsamasını ortadan kaldırdığı gibi, insan kibrini de görünür kılar.
Ancak yine de hayvan kuramcıları için psikanalizin hayvanları ele alışı halen tartışmalıdır. Freud her ne kadar insanı merkezsizleştirerek antroposantirizmden mesafe almış olsa da, bazı felsefeciler psikanalizin hayvanlara aile dramasında pasif ve durağan benzeşimler üzerinden sembol rolünü verdiği, hayvanları kendilerinden başka bir şeyin yerine geçeni haline getiren bir yönelime sahip olduğu, insan ruhsallığının hakikatlerini açığa çıkarmak için metaforik araçlar olarak kullandığı ve bu sebeple hem antropomorfik ve hem de halen antroposantrik olduğu fikrini paylaşır.
SEDA ŞAHİN ÖZYILDIRIM